İçeriğe geç

Göstericilik ne demek ?

Göstericilik Ne Demek? Siyasetin Sahnesinde Güç, İdeoloji ve Vatandaşlık

Güç ilişkilerinin görünür olduğu her alanda bir sahne vardır. Bir siyaset bilimci olarak, bana göre bu sahnede yalnızca iktidar değil, aynı zamanda toplumun kendisi de oynar. “Göstericilik” kavramı da tam bu noktada, modern siyasetin teatral doğasını anlamamıza yardımcı olur. Göstericilik, yalnızca protesto edenin elinde pankart tutması değil; aynı zamanda bir ideolojik anlatının, bir kimlik ifadesinin ve bir güç mücadelesinin görünür hale gelmesidir.

Bugün “göstericilik” dendiğinde çoğu insanın aklına sokak protestoları, yürüyüşler ya da mitingler gelir. Oysa göstericilik bundan çok daha fazlasıdır: bir kamusal performans biçimidir, yani iktidar karşısında bireyin ya da grubun varlığını sahneye taşıma eylemidir.

Göstericiliğin Kavramsal Çerçevesi

Göstericilik, Latince monstrare (göstermek) kökünden gelir. Siyaset bilimi açısından ise bu kavram, iktidarın görünürlük alanında yer alma mücadelesini ifade eder. Michel Foucault’nun “iktidar her yerdedir” önermesini hatırlarsak, göstericilik de bu her-yerde-oluşun karşı hamlesidir: sessiz bırakılanların ses çıkarma biçimi.

Bir vatandaş, yalnızca sandıkta değil, kamusal alanda da siyasal özne haline gelir. Bu yönüyle göstericilik, vatandaşlığın en açık performatif ifadesidir. İktidar, düzeni sürdürmek için normlar koyar; gösterici, bu normların sınırını zorlayarak “alternatif bir düzenin mümkün olduğunu” gösterir.

Göstericilik, bu anlamda, iktidar ve özgürlük arasındaki gerilim hattında doğar. Bir yandan disipline edilen bedenlerin sessizliğini bozar, diğer yandan bu eylem biçimi yeni bir iktidar biçimi yaratma potansiyeli taşır.

Kurumlar ve Gösteri: Devletin Görünürlüğü

Siyaset yalnızca parlamentolarda değil, meydanlarda da yapılır. Kurumlar, iktidarın kurumsallaşmış yüzüyken; göstericilik, bu kurumlara karşı sokağın anlık kurumsallaşmasıdır.

Bir miting alanı, kısa süreliğine bir “alternatif meclis”e dönüşür. Orada, bireyler eşit bir zeminde konuşur, taleplerini iletir, duygularını kolektif bir forma sokar.

Bu süreçte kurumların meşruiyet alanı genişler ya da daralır. Göstericilik, demokrasilerde kurumsal eleştirinin kamusal yüzüdür; otoriter rejimlerde ise bastırılması gereken bir tehdit olarak görülür.

Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: “Göstericilik, düzeni tehdit eden bir kaos mudur, yoksa düzeni yenileyen bir nefes mi?”

İdeoloji ve Gösteri Kültürü

Guy Debord’un Gösteri Toplumu’nda belirttiği gibi, modern yaşamın her alanı bir gösteriye dönüşmüştür.

Siyasetçiler kürsülerde, partiler mitinglerde, vatandaşlar sosyal medyada performans sergiler.

Bu durum, ideolojinin estetikleşmesi anlamına gelir: güç, artık yalnızca uygulanan değil, gösterilen bir olgudur.

Göstericilik de bu estetikleşmiş siyasetin tersine çevrilmiş halidir. Egemen anlatı sahne kurduğunda, gösterici o sahnenin dekorunu değiştirir.

Bir pankart, bir slogan ya da sessiz bir oturma eylemi — hepsi alternatif bir söylemin görsel dilidir.

İdeolojinin karşısına estetik bir karşı-ideoloji çıkar: bedensel, duygusal, sembolik.

Cinsiyet ve Göstericilik: Erkek Stratejisi, Kadın Duyarlılığı

Siyasal davranışların toplumsal cinsiyetle ilişkisi uzun zamandır siyaset biliminin ilgi alanında. Göstericilik de bu açıdan çift kutuplu bir karakter taşır: Erkeklerin stratejik göstericiliği, güç ve sonuç odaklıdır — slogan atar, barikat kurar, karşı güce meydan okur. Kadınların katılımcı göstericiliği ise dayanışma, bakım, ortak duyarlılık ve toplumsal etkileşim temellerinde şekillenir.

Kadınlar, meydanlarda yalnızca seslerini değil, alternatif bir siyaset tarzını da sahneye taşırlar. Sessizlik, dayanışma zincirleri, mor pankartlar; hepsi bir “gösteri”dir ama bu gösteri, iktidarı yıkmaktan çok dönüştürmeyi hedefler.

Bu noktada, erkeklerin güç stratejisiyle kadınların demokratik katılımını harmanlayan bir anlayış, siyasal alanda yeni bir sentez doğurabilir.

Vatandaşlık ve Kamusal Alanın Yeniden Kurulumu

Göstericilik, vatandaşlığın yalnızca yasal değil, duygusal ve performatif bir biçimidir.

Vatandaş, sokakta ya da dijital alanda görünür oldukça siyasetin öznesi haline gelir.

Bu görünürlük, yalnızca bir talebin ifadesi değil, aynı zamanda “varım” deme biçimidir.

Bir gösteri, çoğu zaman küçük bir eylemdir ama siyasal sistemin duvarlarında büyük yankılar yaratabilir. Bir afiş asmak, sessizce oturmak, bir binaya bakmak — her biri bir kamusal müdahaledir.

Göstericilik, demokrasinin canlı kalması için gerekli o oksijeni sağlar.

Ama burada bir soru daha belirir: “Göstericilik, katılımın en yaratıcı biçimi mi, yoksa sistemin izin verdiği son sınır mı?”

Sonuç: Göstericilik Bir Hak mı, Bir Sanat mı?

Göstericilik, çağdaş siyasetin çelişkilerini içinde taşır.

Bir yanda devletin güvenlik kaygısı, diğer yanda bireyin ifade hakkı; bir yanda düzenin sürekliliği, diğer yanda özgürlüğün dinamizmi.

Bu ikilik, demokrasinin nefes almasını sağlar.

Göstericilik yalnızca meydanda değil, her yerde vardır: bir tweet’te, bir sessizlikte, bir bakışta bile.

Ve belki de en provokatif soru şudur: “Göstericiliğin kendisi artık bir gösteriye mi dönüştü?”

Eğer öyleyse, siyaset yeniden düşünülmeyi bekliyor demektir — çünkü her gösteri, yeni bir düzenin habercisidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
hiltonbet güncel girişprop money